2023’ün En İyi Filmleri

Bilen bilir, listecilik müessesesi canımız ciğerimizdir. Uğruna kurşun atar, kurşun yeriz. Bu nedenle sanki AKP’nin 22 yıldır yönettiği bir memlekette yaşamıyormuşçasına kendimizi yıl sonu listeciliğine veriyoruz ve 2023’ün en yılansı filmleri listemizi ortamlara salıyoruz. AKP çetin geçen bir kış ise, film listeleri yoğuşmalı kombidir…

Listemizdeki filmlerin bir kısmı 2022 olarak görünüyor. Hatta sanırım 2021 görünen de var. Burada, filmin TR kırsalına gelme ve önceki senenin en iyi filmleri listemizde yer alıp almama durumu göz önünde bulundurulmuştur. Poor Things ya da The Zone of Interest gibi çok iyi olduğuna emin olduğumuz fakat henüz memleket sınırlarından giriş yapamayan filmler maalesef listemizde yok. Kısmetse gelecek seneye ekleriz artık. Yalnız bir şey diyeyim, 2023 sinema açısından bayağı iyi seneydi. Keyifli seyirler.


Jang-e jahani sevom

Nam-ı diğer “World War 3”. Houman Seyyedi’nin yazıp yönettiği nefis İran filmi. Depremde her şeyini kaybetmiş bir adam, 2. Dünya Savaşı’nın anlatıldığı bir filmde set işçisi olarak çalışmaktadır. Bir gün Hitler’i oynamak zorunda kalır, setteki itibarı ve iktidarı artar ve olaylar gelişir. Dantel gibi işlenmiş senaryo, müthiş oyunculuklar ve tartışmasız yılın en güçlü finali.

Yalnız, dertsiz insanı derde sokacak kadar kahırlı bir film. Demesi benden.

Infinity Pool

Bir önceki filmi Possessor ile mis gibi konuya bok gibi film çekip halkın bilim kurgu müptelaları cephesini karşısına alan Brandon Cronenberg haklı eleştirileri dikkate almış olacak ki Infinity Pool ile babadan miras sayko sci-fi ekolünün en iyileri arasına yazılabilecek çiçek gibi bir film çıkarmış. Hem felsefe hem de bilim kurgunun en köklü konularından biri olan “İnsandan ölümlülüğü çıkarırsan geriye ne kalır?” sorusuna bir Cronenberg hanedanı üyesi olarak tokat gibi cevap vermiş. Yılın en iyi bilim kurgusu desek hata etmiş olmayız.

Anatomie d’une chute

Bu sene Cannes’da en iyi filmi bileğinin hakkıyla alan, nam-ı diğer “Anatomy of a Fall”. Başarılı bir kadın yazarın “kıskanç koca”sı evde kimse yokken ikinci kattan düşerek ölür ve kadın bir anda en büyük şüpheli olur. Yönetmen Justine Triet senaryoyu manitası Arthur Harari ile birlikte yazmış. Belki de bu yüzden, film boyunca anatomisini incelediğimiz ilişkinin sürekli farklı katmanlarını görüyoruz ve bu katmanlar hem erkeğin hem de kadının ilişkideki ahvalini çok iyi yansıtıyor.

Filmi izledikten sonra aklıma geldikçe birkaç kez “lan acaba” dedim. Velhasıl suyun bulanmasından hoşlananlar affetmesin.

As Bestas

Bir Fransız çift, emekli olduktan sonra hayalini kurdukları İspanyol köyüne yerleşir ve organik domates yetiştirmeye başlar. Ancak bir enerji şirketi bulundukları bölgeyi komple satın alarak rüzgar türbinleri kurmak istemektedir. Yerel halk satmak isterken bizim Fransız çift satışa karşı çıkar ve olaylar gelişir. Yönetmen Rodrigo Sorogoyen tarafları karikatürize etmek yerine oldukça gerçekçi bir bakışla zenofobiden girip sınıf çatışmasından çıkmış. Filmin tek kötü şeyi afişi.

Beau Is Afraid

Midsommar ile gün ışığında korku filmi alt janrasını yaratan Ari Aster’in son marifeti. Bence filmdeki bazı metaforlar çok kaba ve simgesellik fazla dağınık. Ama bir yandan da filmin gücü bu dağınık anlatımı özü bellemesi. Çünkü esas oğlanımız Beau da dağınık.

Filmi 3 bölüme ayırmak hata olmaz. Ortadaki “tiyatro” bölümü şaheser.

The Banshees of Inisherin

Martin McDonagh’ın nefis draması. Küçük bir kasabaya sıkışmış insanlar. İki kadim dosttan biri diğerini hayatından çıkarmaya karar verir ve olaylar gelişir.

Martin McDonagh’ın her filme imza olarak koyduğu cüce bireyi bu kez eşek formunda görmek ayrıca mutlu etti.

Walad Min Al Janna

2017 yapımı The Nile Hilton Incident ile aklımızı alan Tarik Saleh bu kez Mısır’da sünni İslam’ın aklı kabul edilen El Ezher Üniversitesi’ni merkeze almış. Üniversitede farklı sünni ekoller arasında iktidar mücadelesi vardır. Okulun imamı ölür ve yerine yeni bir imam seçilmesi gerekir. Ve olaylar gelişir.

Bu filmi izledikten sonra TR sineması için insan hakikaten utanıyor. Muhtemelen bu topraklarda 200 yıldır devam eden çatışmanın taraflarını bile doğru analiz edemeyen Emin Alper’inden tut, kendi korkak gebeşliğini Çehov’dan Dostoyevski’den devşirdiği nihilist ambalaja sarıp satmaya çalışan NBC’sine, obruk sevdalısı Kerr’inden Karanlık Gece’sine, hakikaten yaşadıklarımıza dair tek kelime söyleyebilen bir yönetmenimiz yok. Bunların alayı çatışmadan beslenen vampire dönüşmüş. Hüzünlü.

Oranges Sanguines

Gramsci’nin meşhur alıntısıyla başlıyor film: “Eski dünya ölüyor ve yeni dünya doğmak için mücadele ediyor; şimdi canavarlar zamanı.” Ve film bu alıntının hakkını layıkıyla veriyor. Fransa üzerinden dünyadaki çürümeyi birbirine bağlanan üç hikaye ile veriyor film. Fakat ayemdibi’de falan komedi yazmışlar janralardan birine, alakası yok. Kara komedi de değil. Bu sene izlediğim en sert film muhtemelen. Bazı sahneler çok rahatsız edici, söylemesi benden.

Vesper

Yılın en gölgede kalan bilim kurgularından biri. Dünyada ekosistem çökmüştür. Zenginler duvarların içinde, fakirlerse dışında yaşamaktadır. Bir gün bir mekik duvarın dışına düşer ve olaylar gelişir. Post apokaliptik dünyaya kaliteli sınıfsallık ekleyerek gönlümüzü ve listemizdeki yerini kazandı.

Spider-Man: Across the Spider-Verse

2018 yapımı Spider-Man: Into the Spider-Verse’ün devam filmi. Hikayesi ayrı animasyon tekniği ayrı şahanelik.

Boiling Point

Philip Barantini’nin yönettiği, bir restoran mutfağında geçen tek plan film. 90 dakikalık şölen.

Le otto montagne

Felix van Groeningen ve Charlotte Vandermeersch’ın yönettiği, Kuzey İtalya manzaralı şahane bir dostluk ve büyüme hikayesi. Sanırım filmin ortalarında, şehirden tatile gelenlerle köyün yerlisi arasında kısa ama nefis bir “doğa nedir” tartışması var, insanın kafası açılıyor.

Close

Herhalde afişinden olsa gerek uzun süre tırt sandım bu filmi, izlemedim, hata etmişim. 13 yaşında basan Leo ve Remi birbirlerinin en yakın arkadaşlarıdır. Leo biraz daha kuul olmak ister, Remi’den biraz uzaklaşır ve olaylar gelişir. Canımız ciğerimiz A24’ten insanı derde sokan bir dram.

Bunu seven The Selfish Giant’ı da çok sever, yatırım tavsiyesidir.

Baradaran-e Leila

Abad va Yek Rooz ile neredeyse hayatın anlamını veren Saeed Roustayi’den yine 1000 yıl yaşayıp da tüm deneyimi imbikten geçirmişçesine bir drama. Yönetmen bu filmiyle Cannes’a katıldığı için 6 ay hapis cezası aldı ve 5 yıl sinema faaliyetlerinden men edildi.

The Holdovers

Alexander Payne’in yönettiği, 90’lar naif holivud filmi hasreti çekeni neşelendirecek komedili drama. Noel tatili. Memleketin en saygın okullarından birinde bir öğretmen, bir görevli ve bir öğrenci tatili beraber geçirmek zorundadır. Ve olaylar gelişir.

Yalnız Paul Giamatti ne şahane yaşlanıyor gözümüzün önünde.

R.M.N.

Romanya yeni dalgasının en yılansı yönetmenlerinden Cristian Mungiu’nun son filmi. Mülteci konusunda metafor batağına bulaşmadan bam bam bam girmiş, çok da iyi yapmış. Özellikle tarafların eteğindeki taşları döktükleri 15-20 dakikalık tartışma sahnesi çok iyi.

They Cloned Tyrone

Juel Taylor’ın ilk uzun metrajıymış bu film. Suç oranının çok yüksek olduğu bir zenci mahallesinin altında gizli güçler tarafından yönetilen bir klonlama tesisinin olduğu fark edilir ve olaylar gelişir. Nefis bir komedili bilim kurgulu macera.

EO

Hayatı, dünyayı bir de eşeğin gözünden göreyim diyenler bu filme çöküyor. Yönetmen Jerzy Skolimowski oldukça ilginç bir işe girişmiş ve maliyenin el koyduğu bir sirk eşeğinin yolculuğunu anlatmış. Bir eşek insanı üzer mi? Üzer kardeşim, üzer…

Killers of the Flower Moon

Martin Scorsese reyizin son filmi. 1920’lerde, Oklahoma’da topraklarından petrol çıkan ve bu şekilde zengin olan Amerikan yerlisi Osage kabilesinin üyeleri öldürülmeye başlar. Konuya FBI dahil olur ve olaylar gelişir. Çok iyi bir epik western’li thriller. Scorsese reyizin iki fetişi Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro’yu beraber izleyebilmek de ayrı güzellik.

Last Sentinel

Denizin ortasında bir askeri platform, sözleşmeli 4 asker, dünyadaki son nükleer silah ve 2 aydır gelmeyen destek. Düşük bütçeli yılansı bilim kurgudan beklediğimiz her şey var çok şükür. Harika bir “tek mekan” filmi.

The Son

2 yıl önce çektiği ilk filmi The Father ile sinema dünyasına tekme tokat giren Florian Zeller’in yeni şahaneliği. Gencimizin depresyonunu çok yüzeysel -hatta yanlış- anlattığına dair epey eleştiri var. Anlamadığım için orasını bilemem fakat bence nefis drama. Özellikle Hugh Jackman ateş ediyor.

Hayat

Zeki Demirkubuz’un Masumiyet/Kader ekolünden şahane draması. Memleket yönetmenlerinin politikmiş gibi yapmak için obruk ve domuz avı metaforu batağına düştüğü 2023’te derdi olan, derdini iyi anlatan, zerre sikinde olmayan şeyi dert etmiş gibi göstermeyen, sahici bir film.

Suzume no Tojimari

Kimi no na wa ya da daha bilindik ismiyle Your Name ile akıl alan Makoto Shinkai’nin yeni anime filmi. Kimi no na wa kadar güçlü bir anime olmasa da yine nevi şahsına münhasır fantastik romantizma dünyasını devam ettiriyor. Yönetmenin kafasını seven bunu da çok sever.

The Covenant

Guy Ritchie’den nefis aksiyon. Afganistan’da Taliban’ın başına ödül koyduğu bir Amerikan askeri, onun Afgan çevirmeni ve bir kaçış hikayesi. Full ABD propagandası olabilecek kadar hassas bir konuyu en az kayıpla atlatan çok iyi bir aksiyon.

The Artifice Girl

Online dünyada pedofiller ile iletişime geçip onları deşifre eden küçük bir kızın peşine düşen özel bir ekip, kızın aslında bir yapay zeka tarafından yaratıldığını öğrenir ve iş birliğine girişir. Fakat yapay zeka çok hızlı gelişiyordur. Ve olaylar gelişir. Yönetmen Franklin Ritch cücük kadar bütçeyle nefis bir psikolojik gerilimli bilim kurgu çıkarmış. Büyük iş.

Gwigongja

Park Hoon-jung’un yazıp yönettiği pek komedili aksiyon. Filipinli hasta annesini yaşatmak için boks maçlarına çıkarak para kazanmaya çalışan genç bir adam son çare olarak hiç görmediği babasını bulmak için Kore’ye gider ve olaylar gelişir. Kore dünyasında komedili aksiyon epey az çıkar oldu. Ya da ben denk gelmiyorum artık. Hasretini çekene ilaçtır.

Jaddeh Khaki

Nam-ı diğer “Hit the Road”. Anne, baba, ağabey, küçük kardeş ve ölmek üzere olan hasta bir köpek. Bir arabada büyük oğullarını sınırdan kaçırmak için yol alıyorlar. Ve olaylar gelişir. Yönetmen Panah Panahi’nin ilk uzun metrajıymış. Komediyle dramın iç içe geçtiği şahane bir yol filmi. Özellikle küçük çocuk ateş ediyor.

Listeye almasak da kaliteli cephanelik: Vanskabte land, Khers nist, Dumb Money, Ninjababy, Old Dads, Linoleum, Sanctuary, Mascarade, Resurrection, En los margenes, Copshop, The Creator, Past Lives, Shin Ultraman, Living.

Leave a comment