Dylda

Nam-ı diğer Beanpole. Kantemir Balagov’un yazıp yönettiği inanılmaz bir drama.

1945, Leningrad. 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonrası. Umutsuzluk ve bilinmezlik tüm dünya gibi Leningrad’ı da ele geçirmiş. Hastanede çalışan “sırık” lakaplı bir kadının katatonik kriziyle film başlar ve olaylar gelişir.

Film muhteşem. Öyle böyle değil. Nasıl öveceğimi bilemiyorum. Bugüne kadar izlediğim en sert filmlerden biri. Birkaç sahnede ekrana bakamadım. Ve bu sahneler sert olsun diye çekilmiş sahneler değil, hikayenin organik bir parçası. Japon gore’u ya da Tarantino türevleri gibi hikayeden bağımsız, pornografik kurgular değil. “Almanın biri kendini tramvayın önüne atmış” cümlesi örneğin sadece arkada iki kişinin konuşmasından duyduğunuz bir havadis. Fakat filmin arkasında ilerleyen bu tarz o kadar güçlü ufak hikayeler var ki, hepsi birleştiğinde aslında savaşın neticesi de ortaya çıkıyor.

Velhasıl, Dylda çok güçlü, çok iddialı film. İnanılmaz görsellik, müthiş oyunculuk. Ama en önemlisi, çoğunlukla savaşın kendisini gördüğümüz sinema dünyasında, bir de savaşın sonrasını, anlatılmayanı ve asıl anlatılması gerekeni göstermeye niyetlenip bunun altından inanılmaz bir yetkinlikle kalkması.

Fakat baştan uyarayım, film çok sert. Herkese hitap etmeyebilir.

Leave a comment